HOMO LUDENS INTRO
Johan Huizinga tarafından 1 asır önce yazılmış bu kitap şu anda dijital oyun tasarımcılarının baş ucu kitabı olarak geçtiği için bunu okumak ve analiz etmek istedim. Henüz başlarındayım.
Huizinga, "insanın imalat ve yaşamını kolaylaştıran şeyin ciddiyet olduğunu ve ciddiyetin tam karşıtının oyun olduğu" düşüncesini yalanlıyor ve oyunların da çok ciddi bir şekilde oynanabileceğini söylüyor. Bunu günümüzde özellikle MMO oyuncularındaki ciddiyet ve alter ego'ya bakarak söyleyebiliriz. Hele rekabetçi oyunları da düşünürsek Huizinga kesinlikle haklı ve bunu 100 yıl önce gördü.
Oyunun kültürden önce geldiğini "oyunun hayvanlarda da olduğunu ve hayvanların insandan önce de var olduğunu" belirtmesiyle söylüyor. Burada kültür denilen şeyin sadece insanda olduğunu düşünüyor. Benim düşünceme göre yanlış bu durum. Şempanzelerin bile her komününün kültürel farklılıkları olabiliyor. Bence burada oyun ve kültürün farklılığını şekillendiren durum kültürün uzun bir sürede oluşurken oyunun içgüdüsel olarak çok ani gelişmesidir. Bu sebepten oyun, kültürden daha önce var olmuştur. Tabii her yazarın stili gibi Huizinga burada kültürü insan yaşantısı olarak kullanmış da olabilir.
Bu açıdan yola çıkarak oyun terimini insanlardan ziyade hayvanlara bakarak da anlayabiliriz.
Bu durumu Huizinga köpeklerin oynaşmasını temel olarak anlatıyor:
- Davet : Köpek tavır ve jestlerle diğer köpeği davet eder.
- Kural : Kulak ısırmak yasaktır.
- Flow / Ciddiyet : Coşku içinde dünyadan izole bir role bürünerek oynarlar.
- Sınırları zorlamak : Biyolojik ve fiziksel bir olguya yönelik sınır zorlama durumu.
Oyunlara yönelik psikologlar tarafından bazı varsayımlar vardır:
- Fazla enerjiden kurtulmak
- Doğuştan gelen taklit eğilimini dengelemek
- Gevşeme ve tatmin gözetmek
- Hayata hazırlanmak
Bunlara karşın Huizinga Oyunun biyolojik beklentilere tepki olarak doğan içgüdü olduğunu söylüyor. (Aslında içgüdü kelimesini bazı şeylerin kısa kestirimi olarak gördüğü için kullanmak istemiyor. Lakin günümüzde iç güdülerin de bilimsel olarak içine girilebildiği için ben bu terimi kullanmaktan çekinmedim.)
Oyun günlük hayatın dışına çıkan bir mizansen olarak da düşünülebilir. Bu mizansen komiklik değildir. Yani birebir kendisi değildir. Oyun bu noktaları kendi içine alabilir ama asla o olmaz. Yani oyun garsondur ve sunum tabağında komik gibi konular olabilir. Bir oyun komikliği sunmak yerine hırsı ve heyecanı da sunabilir.
Oyun bir mizansen olarak farkında olamadığımız derecede iç içe olduğumuz bir konu olabilir. Nasıl çocuklar farkında olarak rol yapıyorsa yetişkinler de bazı kurdukları oyunları farkında olmadan oynuyordur. Gerek ticaret olsun, ekonomi olsun, plaza işleri olsun aşırı detaylandırılmış oyunlardır. Aynı zamanda dini ritüeller ve ayinler de buna örnek verilebilir.
Yorumlar
Yorum Gönder